16 Ocak 2012

Profesyonel / Tiyatro


 Vee bir tiyatro oyununa daha gittim. Elimdeki kitabı bir türlü bitiremedim ama tiyatro oyunlarıyla arayı kapatmaya çalışıyorum... Salondan girince buz gibi havayı geride bırakıp sıcacık tiyatro sahnesiyle dekoruyla karşılaşmak yağmur yağarken elinde kahveyle pencere kenarında kitap okumanın verdiği huzuru veriyor... Öncelikle oyunun dekoruna bayıldım eski bir sandalye eski kitaplık ciltler dolusu kitaplar eski bir daktilo deri koltuk pencereden görünen manzara bile çok gerçekçiydi. Oyunun geçtiği oda bir tiyatro dekoru değil yaşanmış bir oda duygusunu veriyordu.. Sonra ışıklar kapandıı ve sahne...
Ha unutmadan ışıkların tekrar açılması biras uzun sürdü ama öyle sözü edilecek cinsten değil. Ancak seyirci gülmelere başladı fena halde. Anlamıyorum hiç gülmek için bahane arayan en ufak bir kusurda dalgaya başlayan bir millet değildik biz... Çoğunluğu üniversite öğrencisi olan seyirci topluluğu ilkokul ruhuyla davranmasını anlayamadım.. Neyse bakalım oyunda kimler oynuyor kim yazmış nasıl bir konusu varmış. Fotoğraflardan dekora bakabilirsiniz. Malum fotoğraf çekimi yasak olduğundan internetten kullanıyorum fotoğrafları...

Yazan: Duşan Kovaçevic
Yöneten: 
Işıl Kasapoğlu
Giysi Tasarımı: 
Gülümser Erigür
Işık Tasarımı: 
Önder Arık
Müzik: 
Cenap Oğuz
Yönetmen Yrd.: 
Gülen Çehreli
Asistan: 
Tuğçe Şartekin Karasu
Oyuncular:
Bülent Emin Yarar
Yetkin Dikinciler
Gülen Çehreli
Cenap Oğuz
Sahne Amiri: Reşit Arslan
Kondüvit: Emre Akgül
Işık Kumanda: Serdar Yaman
Dekor Sorumlusu: Taner Tan Serdar Erman
Konusu: Dünyaca ünlü Sırp yazar Duşan Kovaçevic, Yugoslavya’ daki büyük dönüşümden önceki ve sonraki toplumsal-politik yaşamı, bir entelektüelin yaşam öyküsü içinde, kara-komedi türünde ve ironik bir üslupla anlatıyor. 40 yaşlarında bir edebiyat adamı, bir sekreter ve bir gizli polisin sürprizlerle dolu soluksoluğa izlenecek hikayesi.
Oyun 40 yaşında iki kitap yazmış iflas etmekte olan bir yayınevinin başına geçirilmiş takım elbiseli bir adamın daktilo sesleriyle başlıyor ve kendini anlatmaya başlıyor. Bundan sonraki her adımında da tiyatro oyunlarındaki parantez içi yazılan konuşmalar dışındaki hareketleri anlatan sözler şeklinde anlatmaya başlıyor. Geçmişte olan bir şeyi anlattığı için hem o an yaşıyor hem de bir taraftan bir hikaye anlatır gibi anlatıyor. Tiyatro da en çok hoşuma gidenlerden birisi de bu iki zamanlılık... Hergün sayısız kitap denemeleri eline geliyor ve telefonu hiç susmuyor Theodor'un (sanırım böyle yazılıyor). Dramatik ağır bir oyun beklerken kara mizah tarzı Yetkin Dikinciler in güler yüzü sözlerindeki iğnelemeler eleştriler insanı sarıp sarmalıyor.  
İki oyuncu da ödül almış bu oyunuyla ve sonuna kadar haketmişler tabi ki. Sahneye Bülent Emin Yarar giriyor paltosu koca bavulu ve evrak çantasıyla... Burada itibaren bu adam kim neden gelmiş soruları Theo yu meşgul ettiği kadar seyirciyi de merakta koyuyor ve çok ilginç bir hikaye sarıyor etrafı...Gitmek isteyenler için tabi ki mahvetmeyeceğim oyunu ama bir insanın hayat hikayesi geçmişi çıkıyor ortaya ve paltolu adamın da...

Oyunun başında Theo nun seyircilere sorduğu bir kişi insanın geçmişini değiştirebilir mi sorusu da oyunda cevap buluyor. Bu iki kişinin hayatlarındaki üzüntüler mutluluklar bir arada tutuyor. Hem de tamamen farklı iki insan... Günlük uğraşlari çinde takım elbiseli olağan sıradan monoton hayatların bir buçuk saat içinde nasıl farklı olduğunu ne iniş çıkışlar olduğunu kişiliğine ne tür zayıflıklar kompleksler yaralar yetenekler görüşler olduğunu görüyorsunuz. İşte bu dağılma sahnelerinden biri...,
 Önce hikayenin sadece Theo olduğunu düşünseniz de sonra ülke yönetim siyaset ideolojiler ve o paltolu adam da işin içine giriyor ve kimi zaman gözlerinizin dolduğu kimi zaman ciddi ciddi düşündüğünüz kimi zaman da fena halde güldüğünüz muhteşem bir oyun çıkıyor ışıkların altında küçük bir odada...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Her türlü soru, eleştiri, isteğinizi, görüşünüzü lütfen hakaret içermeyen cümlelerle yazın. Seve seve hepsine cevap veriyorum...